Sözümüz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sözümüz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İŞTE SARKINTILIĞA KARŞI SÜPER KORUYUCU!

Kadınlar,

Sokakta, lokantada, vapurda, otobüste, işyerinde, tanıdığınız, tanımadığınız, hoşlandığınız, hoşlanmadığınız bazı erkekler tarafından ellenmekten, omuzlanmaktan, çimdiklenmekten, dokunulmaktan bıktınız mı?
Baygın ya da saldırgan bakışlarla süzülmek, sözle taciz edilmek, istemediğiniz şeylere zorlanmak, canınıza tak mı dedi?
Bıyık burup, size yanaşanlara tepkinizi göstermek için hiç uygun bir araç aramadınız mı? Artık vapurdan inerken ya da binerken itilip kakılmaya dur demek istiyor musunuz?

İşte sarkıntılığa karşı süper bir koruyucu: karşınızda göz süzen peşinizden gelen, bizi aşağılayan laflar geveleyen, bıyık burarak yalanan, bacaklarınızı süzen, elleyen, koklayan, bakan, saldıran tüm erkeklere karşı küçücük taşınması kolay ama etkili bir silah.
Şimdi size harika bir ürün tanıtmak istiyorum. Elimde gördüğünüz bu mor iğne paslanmaz çelikten olup, nikel-krom alaşımlı olup, 7 cm uzunluğundadır. Üzerinde bulunan mor kurdele tüm giysilerinizle kullanabileceğiniz bir aksesuar görünümündedir.

Bu şık aksesuarın aynı zamanda size sarkıntılık edenlere karşı savunmanızda bir araç olduğunu şimdi size göstereceğiz. Hareket şu.. Hiç acımadan batırın, korkmanıza gerek yok, tetanos yapmaz.
Bu iğne MOR İĞNE kampanyasının bir ürünüdür. Kampanya grubumuz kadınlardan meydana gelmiş olup, elle sözle, gözle yapılan sarkıntılığa karşı etkin ve kalıcı önlemler geliştirmeyi amaçlamaktadır.

MOR İĞNELER ELİMİZDE!


"Valla kızım üstüne alınma ama kadın istemezse tacize uğramaz. Ben tacize uğrayacağıma inanmıyorum". Bu sözler mor iğne vermek istediğim 50 yaşlarında iki kadına ait. Kelimeler onların ağzından dökülürken ben ise çoktan 14 yaşıma dönmüştüm. Hatırlıyorum, eve kan ter içinde gitmiş, anneme ağlamıştım. Bir adam peşime takılmıştı. Okul formam üzerimde. Eve kadar takip etmişti. Kaş göz işaretleri yapmıştı. Ama ben adamın peşimden gelmesine laf edeceğime, neden benim peşime düştüğüne dair sorular sormuştum kendime. Kim bilir adam peşime takılsın diye ne yapmıştım. Öyle ya ben istemesem bu adamın peşimde ne işi vardı (değil mi teyze)? Adamdan ucuz kurtulmuştum da daha sonra otobüste, argo tabirle fortçu bir heriften kurtulamamıştım. Üstelik otobüse tek başıma binmeye başlayalı henüz birkaç hafta olmuştu (gel de kendine güvenini kazan). Apar topar kendi durağıma gelmeden inmiş, ağlamaya başlamıştım. Bir daha kimse bana bunu yapamayacaktı. Bunun için kendime söz vermiştim.

Yılbaşında yaşanan taciz görüntülerini izlediğimde hissettiklerim çocukluğumda hissettiklerim ile benzerdi. Yine aynı kızgınlık, aynı hınç. Birkaç erkeğin vücudunda cisimleşmiş patriark zihniyet, kadınların bedenine saldırmıştı. Aslına bakılırsa bütün bir yılın kısa bir özetiydi bu görüntüler... Çünkü geçen yıl boyunca da kadınlar sınıfsal konumları ne olursa olsun, yine sırf kadın oldukları için tacize, tecavüze uğramış, katledilmişti. Bütün sene boyunca kadın cinayetleri işlenmiş gelgelelim yargı bu konuda hiç adil davranmamıştı. Haksız tahrik adı verilen indirimle yaptığının cezasını müebbet hapisle ödemesi gereken adamlar birkaç yıl sonra yine aramızda yerlerini almışlardı. Mücadele edip kazandığımız onca yasaya rağmen kadınlara cinsel saldırıda bulunan erkekler, 57 YTL verip ellerini kollarını sallaya sallaya suç mahaline geri dönmüşlerdi.

20 yıl önce feminist kadınlar "bedenimiz bizimdir" diyerek "Mor İğne" kampanyasını başlatmışlar ve konuya dikkat çekmek için vapurlarda bağıra bağıra mor iğne satmışlardı. 20 yıl sonra bugün ne yazık ki değişen hiçbir şey yok. Aksine erkekler her zamankinden daha saldırgan şekilde kadınların bedeninde hak iddia ediyorlar. Karısını, kızını, annesini, kız kardeşini namusum diye niteleyen erkekler ve erk zihniyet, gerek gördüğünde namusunu temizlemek adına gözlerini kırpmadan kadınları öldürüyor. Gazetelerin üçüncü sayfaları her gün kadınların öldürüldüğü cinayetler ile dolu. Erkek arkadaşı ile telefonda konuştuğu için, beyaz tayt giydiği için, tecavüze ya da enseste maruz kalıp hamile kaldığı için kadınlar öldürülüyor. Erkekler bunu tek başına yapmıyor. Suç ortakları var. Gazete manşetleri ve haber sunumları ile besleyen medya, yasaları keyfiyetle uygulayan yargı.

Artık örgütlü
Mor İğne kampanyası yılbaşında yaşanan saldırının ardından tekrar başladı. Kadınlar yılbaşından bu yana her cuma akşamı 20.00-22.00 arası yağmur demiyor, soğuk demiyor, Taksim'de İstiklal Caddesi üzerindeki Mis Sokak girişinde buluşuyor. 8 Mart'a kadar da buluşmaya devam edecek. Kendilerini sözle taciz eden, küçümseyen bakışlarla bakan erkeklere aldırmadan, kadınlardan aldığı destekle devam edecek.

Eylemin ilk altı haftası boyunca binlerce mor iğne ve Mor İğne kampanyasını anlatan bildiri dağıtıldı. Mor iğneleri kadınlar kolektif şekilde hazırlıyor. Eylemden önce biraraya gelen kadınlar hem sohbet ediyor, deneyimlerini birbirlerine aktarıyor hem de iğneleri hazırlıyor. Daha önce hiçbir eyleme katılmamış kadınlar mor iğne eyleminde buluşuyor. Annesini, küçük kızını kapıp mor iğne eylemine geliyor. Mor İğne eylemiyle birlikte kadınlar arasında bambaşka bir iletişim ağı kuruldu. Eylemlerde attığımız bir slogan var, "kadınlar artık susmayacak". Evet, kadınlar artık susmayacak ve dayanışarak mücadeleye devam edecek. Mor iğne bağları güçlendiren en büyük araç olacak.

Mor İğne Eylem Grubu'ndan
BAHAR ÇELİK

BEDENİMİZ BİZİMDİR!

31 Aralık 2007 gününün 01 Ocak 2008’e bağlandığı gece yarısı; kameralar önünde hemcinslerimiz yüzlerce erkek tarafından cinsel saldırıya uğradılar.

Türk Ceza Kanunu 102. maddede net olarak tanımlanan ve alt sınırı 4 yıldan başlanan bir suç işlendi hepimizin gözleri önünde. Görüntüler bütün yetkililer ve toplum tarafından seyredildi! Daha bir önceki yılbaşında tacizciler yine başroldeydiler! Yetkililer o zaman da izlemekten öte bir şey yapmamışlardı!

Biz kadınlar tacize, cinsel saldırıya maruz kalmak için kadın olmanın yeter şart olduğunu biliyoruz. Erkekler cinsel tacizi ve saldırıyı cahil, sapık, kültürsüz oldukları için değil, kendilerini kadın bedeni üzerinde hak sahibi gördükleri için yapıyorlar.



Başka bir ülkede, başka bir ülkeden olmak maruz kaldığımız saldırının boyutlarını ekranlardan da izlediğimiz gibi daha da artırabiliyor. Yabancı uyruklu kadınların yazın tatil bölgelerinde, sahillerde, barlarda yaşadıkları olaylar, yeni yılda caddelere taşıyor. Günün farklı saatlerinde herhangi bir caddede, sokakta, işyerinde, okulda, evde birçok kadın sessiz çığlıklarla tacize, tecavüze maruz kalıyor.

Üstelik bütün bunlar, yılbaşında kadınların yaşadığı saldırının kayıtları gibi porno sitelerine taşınmakta. Cinsel saldırının pornografik görüntü olarak kullanılması kadınlara yönelik şiddeti beslemekte, görüntüleri yayınlanan kadınları bir kez daha mağdur etmekte, üstelik yeni saldırılara, tecavüzlere, tacizlere kapı açmaktadır. Bu görüntüleri porno sitelerine taşıyanlar hakkında zaman geçirmeksizin yasal takip başlatılmalıdır. Basın ve medya mensuplarının kadınlara yönelik şiddet ve saldırılarla ilgili kamuoyunda baskı ve farkındalık yaratacak haberler yapması çok önemlidir.

Bu sene 25 Kasım kadına yönelik şiddete son gününde Bakan Nimet Çubukçu kadına yönelik şiddetle ilgili 40 bin polise eğitim verdiklerini açıkladı. Yılbaşında Taksim’de yaşan taciz ve cinsel saldırı olaylarında polisin aymazlığına, alakasızlığına, umursamazlığına bakılırsa Taksim’deki binlerce polisin içinde bir tane bile “eğitimli” polis yoktu!

Cinsel saldırıyı “kabahat” olarak nitelendirip 57 liralık para cezasıyla geçiştiren güvenlik sistemine biz kadınlar nasıl güvenebiliriz! Rus asıllı bir kadının tecavüz davasında yabancı uyruklu olmasını gerekçe göstererek suçluların tecavüzden değil sadece fuhuş yaptırmaktan ceza almasını sağlayan; keyfi yorumlarla tayt/kot giydi, “cilveli” konuştu, cinsel ilişkiye girmek istemediği bahaneleriyle kadınları öldüren katillere “haksız tahrik” indirimi uygulayan yargıçlar; kadına yönelik suçlarla ilgili yasaları hiçe sayarak yaptırımsız bırakan bir yargı sistemine biz kadınlar ne kadar güvenebiliriz!



Taksim’de yaşanan patriarkal vahşetin TCK’daki karşılığı nettir. 102.maddenin 3. fıkrası. Yani birden fazla kişiyle yapılan cinsel saldırı. Bu suçu işleyenler için hukukun işletilmesi şikâyete bağlı değildir. Ancak buna rağmen cinsel saldırıyı yapanlar hakkında şikâyet sorulmuştur. Devletin, kadınların sokaklarda istediği saatte istediği, kıyafetle gezebilme özgürlüğünü sağlaması ve koruması gerekir. Devlet görevlileri var olan hukuku da işletmeyerek suça kayıtsız kalarak, taciz ve saldırıyı ve kadın katliamlarını teşvik etmektedir.

Kadına yönelik şiddete karşıtlığıyla övünen Vali Muammer Güler tüm bu yaşananlardan sorumludur. Bu sorumluğun gereğini yapmalı, kadınların güvenliğini sağlayamadığı için derhal istifa etmelidir!Kamusal alanda gerçekleşen taciz suçları ile ilgili kovuşturma yapılabilmesi için aranan “şikâyet” koşulu da derhal kaldırılmalıdır. Suça seyirci kalarak ortak olan, yasalarda açıkça belirtilmiş olan cinsel saldırı suçu hakkında zanlılara karşı hiçbir işlemde bulunmayarak görevi ihmal eden polisler ve emniyet amirleri görevden alınmalıdır. Yasaları erkekler lehine geçersiz kılan, cinsel taciz ve saldırıyı kabahat olarak değerlendiren yetkililer hakkında derhal soruşturma açılmalıdır.



Türkiye feminist hareketinin cinsel taciz ve saldırıya karşı sembolü olan mor iğnelerimizle yeniden sokaklardayız. Erkeklerin egemenliklerini sarsmak, bedenimize sahip çıkmak için; mücadeleyle kazandığımız TCK maddelerinin uygulanması için ve “Kadının yeri evidir “ anlayışının, kadınların üstündeki baskının ve denetimin güçlendirilmesine karşı, bu olayların takipçisi olacağız; geceleri de, sokakları da, meydanları da terk etmeyeceğiz.

Bedenimiz bizimdir

Cinsel Tacize SON!